Yapı Bakımından Diller
Dillerin sınıflandırılmasında kullanılan bu yöntem, dillerin ses, biçim bilgisi ve söz varlığındaki benzerlikleri esas alan yapısal yöntemdir. 19. yüzyılın başlarında ortaya konan biçim bilgisi ölçütüne göre diller tek heceli (yalınlayan), bükümlü (kaynaşmalı) ve eklemeli olmak üzere üç grupta ince-lenirler. İlk defa Alman dilbilgini A. Schleicher tarafından tasnif edilmiştir.
2.1.1. Tek Heceli (Yalınlayan) Diller
Tek heceli dillerde her kelime kök biçimindedir, ek almazlar, yani sözcükler yalın hâlde kullanılmaktadır. Anlam farklılıkları, kelimelerin cümle içinde yer değiştirmesi ve başka kelimelerle yan yana bulunmasıyla oluşur. Kelime birleşimleri birçok kavramın ifadesinde önemli bir yere sahiptir. Bu dillerde tonlama anlam ayırt edici bir unsur olarak kullanılır. Çince, Vietnamca, bazı Himalaya ve Afrika dilleri yalınlayan diller grubunda sayılabilir. Çinceden örnek verelim:
/wo şiye/ : ‘yazıyorum’
/wo bu şiye/ : ‘yazmıyorum’
/wo şiye ma?/ : ‘yazıyor muyum?’
Bükümlü (Çekimli) Diller
Büküm, çekim sırasında kökün, özellikle kökteki ünlünün değişmesidir. Bükümlü dillerde kökteki başkalaşmayla farklı kavramların yansıtılması ve çeşitli ilişkilerin kurulması sağlanmış olur. Hint- Avrupa dilleriyle Arapça bükümlü diller arasındadır. Pek çok ödünçleme yaptığımız Arapçada kelime kökleri sülasi olarak tanımlanan, üç sesten oluşmaktadır. Örnek vermek gerekirse;
"k, t, b" sesleri çekimlenerek
kâtib,
kâtibe,
mektûb,
mekteb" sözcükleri ortaya çıkarılmaktadır.
Bu dillerde tek veya çok heceli kökler ve ekler vardır. Yeni sözcükler yapılırken ve çekim sırasında, genellikle, köklerde değişiklik ortaya çıkar. İç kırılma denilen bu durumda, Hami Sami dillerinde olduğu gibi kökü oluşturan ünsüzlerin değişmediği, sözcük köklerindeki ünlülerin değiştiği görülür. Bu durum sözcüklerin çoğul şekillerinde de görülür. Ancak sözcük kökü ile yeni sözcük arasında bir ilgi gösteren bağ vardır. Sözcük kökündeki temel sesler olan ünsüzler yeni sözcükte de değişmeden aynı kalır; değişme ünlülerde görülür. Yani kök bükümlüler (Arapça), gövde bükümlüler (Almanca, Fransızca, İngilizce) diye ayrılır.
ketebe (k,t,b): yazmak
mektûb: yazılmış şey, mektup
kâtib: yazan
kitâb: kitap (yazılmış şey)
mekteb: okul, mektep (yazılan yer)
kütüphane: yazılanların konulduğu yer
küttab: yazarlar
kitâbe: yazıt, kitabe
kitâbet: yazma, yazı yazma sanatı
keteb - tü: ben yazdım
üktüb: yaz
gâle: dedi (geniş z.)
yegülü: der, söyler (geniş z.)
gul: söyle, de! (emir)
Örneklerde de görüldüğü gibi gerek türemiş, gerekse çekime girmiş sözcüklerde kök kendi içinde bazı değişikliklere uğrar; k, t, b kök ünsüzleri sabit kalırken yalnız ünlüler değişir. Şu örnekler de aynı şekilde ortaya çıkar: ilim, âlim, muallim, talim; hüküm, hâkim, mahkûm.
Bu gruba giren Hint - Avrupa dillerinde ise, kök çekime girdiğinde içten kırılmaya uğrayarak bütünü ile değişir ve tanınmaz bir duruma gelir; fiiller değişik şekillere girer:
İngilizce
go (gitmek) – went – gone
drink (içmek) – drank – drunk
speak – spoke–spoken
take – took– taken
buy – bought – bought
Almanca
trinken (içmek)
trank (iç)
getrunken (içecek)
tragen
Eklemeli Diller
Türkçenin de içinde bulunduğu bu yapıdaki dillerde kelime kökü değişmemektedir. Yeni kelimeler kelime köküne getirilen eklerle türetilmektedir. Bu diller bazı kaynaklarda bitişken ve bitişimli olarak da incelenir.
Bu yapıdaki dillerde, kelime kökü farklı işlevlerde bulunan ekler yardımıyla, anlamca veya yapıca farklı kelimelere dönüşür. Ekler, kelime kök ya da gövdesinde herhangi bir değişikliğe yol açmazlar. Bu ekler önde (önek) ya da sonda (sonek) olabilirler. Birçok araştırmacı tarafından bu türün en tipik örneği olarak Türkçe gösterilir. Ancak Türkçede ön ek yoktur. Eklemeli bir dil olan Türkçede, eklerin çeşitliliği ve bu çeşitli eklerin yeni kelimeler oluşturabilmeleri, Türkçeyi çok geniş anlatım olanaklarına kavuşturmuş, yeni beliren kavramların karşılanmasını, yabancı kavramlara karşılıklar bulunmasını kolaylaştırmıştır. Türkçenin yanı sıra Moğolca, Mançu-Tunguz, Japonca, Macarca, Fince, Samoyetçe Korece, Japonca, Gürcüce, Eskimo ve Kızılderili gibi diller de eklemeli diller arasındadır.
Türkçe, yeni sözcük türetme gücü çok yüksek bir dildir.
Örneğin gör- fiilinden onlarca sözcük türetebiliriz: görmezlik, görüş, görmüşlük, görmemiş, görgü, görgülü, görgüsüz, görümce, görücü, görev, görevli, görevsizlik, görevlendirme, görevlendir- , görenek, görenekli, görüntü, görünüş, görüngü, görüşme, görüşül- , görüştürül- , görülmemiş, gördür-, gördürtme, vb.
0 Yorumlar